21 Nisan 2009 Salı

İstanbul üzerine düşler ve gerçekler


İstanbul eskiyle yeninin,gelenekselle,modernin,zenginlikle fakirliğin kısacası pek çok zıtlıkların yan yana geldiği ,harmanlandığı büyülü bir şehir..Uzaklardayken hep özlediğim, her geri dönüşümde yeniden aşık olduğum bir yer,sanki bir baharatçı dükkanı .Her köşesinde ayrı bir koku ve doku,her semtinde ayrı bir enerji var..

Köşe başında çiçek satan çingene kadınlar, evlere temizliğe giden,her hafta sonu akrabalarından birinin düğününe davetli olan kapıcının şişman
karısı, Ortaköy’deki bir kahvede denize bakarak çayını yudumlayan genç kız,Beyoğlu’nun rock barlarında kendini gece hayatının kollarına bırakan üniversiteliler, kahve falı bakanlar, baktıranlar, Nişantaşı kafelerinde yemek yiyen süslü hanımlar, onların yanında yürüyen, sokak köpeklerine inat üzerine titrenen,köpek butiğinden alınan özel giysileri ile salınan kanişler,yoga dersine koşuşturan sportmenler,her mevsim aşık olan romantikler,Sultanahmet’te güneşin tadını çıkaran turistler, Mısır çarşısınıda birbirine geçmiş
baharat kokuları,Galata köprüsünün üzerinde balık tutanlar.
Bir de hava kararınca ortaya çıkan,Boğazdaki lüks gece kulüplerinde dans ederek hayatın tadını çıkaranlarla,
Taksim Harbiye hattında müşteri bekleyerek canlarını çıkaranların yer aldığı,24 saat hayatın durmadığı sizi sürekli sınayan,öğreten ,devinen ,salınan, sizi gün içinde karşınıza çıkardığı zorluklarla savaşçı da, filozof da yapabilecek bir şehir ...

Bir tarafta da tüm çeşitliliğine ve zıtlıklarına rağmen tüm bu insanları birleştiren şehir gerçekleri..Yağmur yağar,trafik tıkanır,kendinizi hayatınızda belki bir daha hiç görmeyeceğiniz taksi şoförü ile her konuda sohbet ederken bulursunuz .Otobüsle gideni de,mercedes araba kullananı da aynı kaderde buluşturur İstanbul trafiği.Zengin fakir tanımaz,sizi aynı yolun yolcusu yapıverir..Köşe başındaki simitçi gün içinde her kesimden insanın durak yeridir. Çantanın dibinden veya pantolon cebinden çıkarılan bozuk para ile açlığınızı bastırır,ağızda dağılan susam taneleri ile başka hiçbir ülkede bulamayacağınız o bir anlık mutluluğun tadını çıkarırsınız. Varoşlarda yaşayan evine ekmek götürme derdindeki simitçi,okuldan çıkan öğrenci ,sokaktaki boyacı çocukla, holding sahibinin kaderi ,o gevrek susamlı halkanın tadında birleşiverir.Canınızın en sıkkın olduğu bir günde dahi,Boğaz köprüsünden geçerken denizin üzerine düşen güneş ışınlarını görüce , kısa bir süreliğine dahi olsa tüm kederinizi unutur,manzaranın tadını çıkarırsınız. Kimin geçmişinde Emirgan’da, dışarıda yağmur tağarken arabanın içinde içilen demli çayın ve onun camlarda bıraktığı buğunun üzerine yazılan bir yazının anısı yoktur ki?
Bir sanatçı için inanılmaz derece de besleyici,düşlerle gerçeğin birbirine karıştığı bir şehir İstanbul..
Bu şehirde yaşananlar ,her köşe başında karşımıza çıkan hayatlarla ilgili binlerce resim ve heykel yapabilirim.
5 mayıs2009 da Galeri 5 de yer alan Düş zamanı isimli koleksiyon, değişik yıllarda yapılmış,aynı bu şehrin insanları ve semtleri gibi içinde zıtlıklar barındıran,birbirine yabancı gözüken, teknikleri ve anlatım biçimleri farklı ,ama aynı İstanbul gibi geleneksel ve yenilikçi olanın aynı potada eritileceği binlerce resim ve heykelden oluşacak bir dizi resmin sadece başlangıcı olacak.
Hayatlar değişecek,ben değişeceğim,ama şehir yeni hikayelerle beni hep bekliyor olacak..Ve ben onun sırlarını anlatmaktan hiç bıkmayacağım..