6 Ağustos 2013 Salı

BİRLEŞTİĞİMİZ TEK NOKTA.. » Akdeniz Haberci Gerçek Haberin Adresi

BİRLEŞTİĞİMİZ TEK NOKTA.. » Akdeniz Haberci Gerçek Haberin Adresi
 logo


Bu yazı 6 Ağustos 2013 tarihinde Akdeniz Haberci'de yayınlanmıştır.

BİRLEŞTİĞİMİZ TEK NOKTA..

Nasıl bir dünyada ve nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz?
Dünya mı değişiyor yoksa ülke olarak biz mi değişiyoruz ?

Bir ülke ki,bugün doğru olan yarın yanlış oluyor.
Yanlış olan bir süre sonra baş tacı ediliyor.

Bence dünyanın en çirkin ve şartları en çabuk değişen  oyunu siyaset...

Bu yüzdendir ki, bazıları bunun için kendini yırtarken, bazı insanlar  ve belki de vizyonları ile bu ülkeye çok şey katabilecek güzel beyinler asla siyasete girmek istemiyor.

Gelin gencecik cumhuriyetimizin yakın tarihine bir bakalım.

Gazeteciyseniz  her gece başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınızla sıkı bir hesaplaşmak zorundasınızdır.
Oysaki Türkiye’de size göre doğruları yazarsanız hükümet karşıtı olduğunuz,halkı kışkırttığınız için içeri alınabilir,yargılanabilir mahkum olabilirsiniz.
Geçmiş ve bugün bunun örnekleriyle dolu.

Türkiye başbakan oldum diye sevinilecek bir ülke değildir. Bu üllkede yıllarca alkışlanıp, tam oldum derken darbe ile yerinizden alınıp idam edilebilirsiniz. İçeriye attığınız gazeteciler hapisten çıkar gazeteciliklerine devam ederler.
Hatta 27 mayıs  günü  yıllarca milli bayram olarak kutlanabilir.
Daha sonraki yıllarda ise  hata yapıldığı düşünülüp  ölmüş başbakana itibarı iade edilebilir,27 mayısda   gençler için  herhangi birgün olur.Ama olan olmuştur bir kere..

Türkiye’de  genel kurmay başkanı olarak alkışlanıp sevilip,cumhuriyeti korumak adına  darbe yapar, demokrasisini değiştirir, yıllarca ülkeyi istediğiniz gibi idare edebilirsiniz.
Birçok kişi  ‘’sokaklarda hergün insanlar birbirini öldürüyordu’’ diyerek  size arka çıkarken, bir yanda da kuru ile yaşın yan yana yandığı zindanlarda çürüyenler ve onları aileleri vardır.
Siz de kendinizi vatansever bir general ve kurtarıcı olarak görürken, yıllar sonra kayıp gençliklerinin  hesabını sormak isteyenler, sizi vatan haini olarak yargılayabilirler.Böylece bir süre sonra tarih önünde kurtarıcı rolünden  demokrasi suçlusu konumuna düşey geçiş yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Yine  o generalllerin  demokrasiye zarar verdiğini  düşünerek  siyasetten el çektirdiği parti liderlerinin  bir kısmı, gün gelir bu ülkeye başbakan olurlar..
Aralarında Süleyman Demirel gibi cumhurbaşkanı olanlar da vardır.Onlara da demokrasi maratoncuları denir.


PKK kimilerine göre terör örgütüyken ,kimilerine göre ise  kürt halklarının demokratik hakları için mücadele eden bir kurtuluş örgütüdür. Cıss dediğimiz örgütün üyeleri  dağlarda kovalanırken,birgün  gelir,sınır kapılarında davul  zurnalarla karşılanabilirler.
Apo müebbet hapisle cezalandırılırken,  terör örgütü sayılan  PKK ile mücadele eden bir ordunun başındaki adam bir anda   teröristbaşı  ilan edilip iki defa müebbet hapse mahkum edilebilir.

Yine  demokrasiye zarar verdiği düşünülerek  hapise atılan  siyasilerin bir kısmı, gün gelir bu ülkeye başbakan olurlar. Tayyip Erdoğan gibi devir benim devrim der,hükümdarlıklarını  ilan ederler.

Beyninize sürekli format atmanız gereken bir ülkede
yıllarca derin devlet, faili meçhul cinayetler,suikastlar,komplolar,karanlık güçler,yolsuzluk iddiaları  içinde yaşamak zorunda kalırsanız bir süre sonra kime,neye, niçin, inanacağınızı bilemez bir halde serseme dönersiniz.


Türk halkı olarak  bu oyunun içinde sadece amaca hizmet için kullanılan birer piyon olduğunuzu keşfedene kadar,pek çok şeye inancınızı ve belki de  sert söylemlere kapılıp birbirinize olan saygınızı,sevginizi  yitirirsiniz.

Mahkeme kapıları ise tüm karşıt görüşleri bir noktada birleştirir;
Bugün  ülkenin farklı kesimlerinde yaşayan,evine hırsız girmiş herhangi  bir ev hanımı, çeki senedi ödenmemiş ekmek parası derdinde  bir esnaf, ihaleden yenik çıkmış zengin  bir iş adamı, ya da vergisini zamanında ödeyen sade bir vatandaş,üniversite imtahanlarını kazanmak için kendini paralayan bir öğrenci  olabilirsiniz.Birbirinizi sevebilir sevmeyebilirsiniz.
Ama işiniz mahkemelere düştü mü,
belki de tekbir  konuda iyi anlaşırsınız.
Sistemin teklediğine ve en temiz olması gereken yargının kirliliğine..
Siyasetin  kirli  olduğu yerde adalet temiz olamaz. Siyasetse bu ülkede  kirli bir oyundur ve  bu oyunda oyuncu olan hiç kimsenin eli temiz değildir.

Herkes  elini temizlemek için sadece oyunun kendi lehine döneceği anı beklemektedir.

Bu yüzdendir ki, bu oyunda sadece birer piyon olan vatandaşlarımızın,biribirlerini yemek yerine   tepkinin  ötesine geçip,bir birey olarak ‘’bu ülke ve diğer insanlar için ne yapabilirim?’’diye düşünmesinde yarar var.

Kendinize sorun?
Kaç kere  sizleri yolda durdurarak destek isteyen  Greenpeace ‘cilere ‘’hayır’’ deyip onlara bir ucube veya yarı kaçık tipler gözüyle bakarak yanlarından yürüyüp geçtiniz?
Kaç kere cebinizden 25-30 lira vererek 3-5 kişi bir araya gelip  bir öğrencinin burs sağlama imkanını red ettiniz?

Kendi çocuklarınızın ihtiyaçları için çalışırken kaç kere sokaklarda yatıp kalkan çocuklar için örgütlenen bir kuruluşa destek olmaktan kaçındınız?

Kaç kere sevgilinize, annenize,yakınınıza çiçek alırken o para ile TEMA vakfına bağış yaparak ona bir fidan  hediye etmeyi düşündünüz?

Mavi kapak toplama kampanyası için müteşekkirim.
Ama kaç kere pet su şişelerini çöp torbalarına atarken biraz zahmetle onları geri dönüşümle memleket ekonomisine ve doğaya kazandırabileceğinizin hesabını yaptınız?


Bu ve bunun gibi örneklere kendi sorularınız ve örnekleriniz ile devam etmenizi rica edebilir miyim?