14 Ocak 2013 Pazartesi

İSTANBUL'UN EN ŞIK BARI ZİHNİ

BARCILIĞA ÖZENDİREN BAR

İstanbul'da bar denince akla gelen ilk isim hangisidir?
************************
*************************

Nişantaşı’nın yakın tarihini ve bu semtte klasikleşmiş yerleri yazarken kuşkusuz İstanbul’un en eski ve en şık barlarından Zihni’yi yazmamak olmaz. Zihni Bar geçtiğimiz günlerde 30.yılını kutladı.

Bronz Sokak'ta şimdiki MOS’un yerinde, İstanbul’un en eski sinemacı ailelerinden İpekçi’lere ait küçücük bir dükkanda başlayan bir serüveni 30 yıl aynı kalite ve çizgide sürdürebilmek hiç kolay değil.
Sahibininin adını taşıyan Zihni Bar’ın, bar olma hikayesi biraz kendiliğinden oluyor ve tesadüflere dayanıyor.

Zihni Şardağ, güzel sanatlardan mezun bir heykeltraş. Aileden kalma antikacılık işini, dükkanını aynı zamanda bir sanat galerisi şeklinde düzenleyerek sürdürürken tarihi Park Otel’in yıkılacağını duyuyor. Herkes tabak çanak bardakların peşindeyken, o Atatürk’ün zamanından kalma muhteşem Amerikan barın peşine düşüyor ve satın alıp dükkanına koyuyor.
 
Gel zaman git zaman, o barı kullanmak istiyor ve akşamüzerleri onu ziyarete gelen eşine dostuna içki ikram etmeye başlıyor. Ambians herkesin o kadar hoşuna gidiyor ki, insanlar kısa süre sonra birbirlerine "Zihni’nin orada buluşalım" diyerek o dükkanı bir buluşma ve sohbet yeri haline çeviriyorlar.
Böylece barın adı "Zihni Bar" oluveriyor.
 
1982'de bar olarak hizmet vermeye başlayan Zihni'ye takılan genç iş adamlarının ve içki severlerin sonradan kendi barlarını açmaları ise ayrı bir konu.
 
O yılların Zihni Bar müdavimlerinden Yaşar Gedik, 1990'larda Antarest’i açtı ve orası yıllarca Vali Konağı'nda bar-restaurant olarak hizmet verdi. Yine 1980'li yıllarda Zihni’nin müdavimlerinden olan Zafer Tarlan, Bodrum’da, daha sonra tam bir Türkbükü klasiği olan Sipahoy’u yarattı. Nedim Binler Biber’de. Enis Sevil Mad Cat diye bir yer açmıştı. Cengiz Uras’ın bir kaç yıl süren bir Küba Bar macerası var. Bunlar şimdilik aklıma gelenler.

Kapısına isim yazmaya gerek kalmadan herkes tarafından bilinen Bronz Sokak'taki dükkan, yıllarca köprü trafiğinden kaçanların veya işten sonra biraz kafa dağıtmak isteyenlerin akşam üzeri arkadaşlarıyla buluştukları bir yer oldu.

Herkesin birbirini tanıdığı bar 22.30'da kapanırdı. Herkes evine gidecek olsa bile vazgeçer, oradan arkadaşları ile bir yerlere giderdi. Gece çoğunlukla Şamdan’da biterdi.

Ben ise 1986'dan sonrasını yakaladığım o barda nice kayak programları yaptığımızı hatırlıyorum. Hani öyle uzun uzadıya önceden program yapmamıza bile gerek yoktu. Perşembe günü Zihni'ye gitsek,hemen organize olur, cuma akşamı kayağa gitmek için kocaman bir grup oluverirdik.

İstanbul’un gece hayatında her zaman istenmedik olaylarla karşılaşmak mümkündür ama orası o kadar güvenli bir yerdi ki, annelerimize "Zihni'deyiz" desek, onlara bu sanki, "Ayşeler'deyiz" diyormuşuz gibi gelirdi.

90'lı yıllarda Zihni’nin Kuruçeşme ve yazlık günleri başladı. Orası da harika manzarası ile çok güzel bir yerdi ama bence küçücük ve samimi atmosferi ile o ilk barın yerini tutamazdı.

Zihni Bar son 20 yıldır Vali Konağı'nda Süleyman Nazif Sokak'ın başındaki tarihi mekanın 1. katında hizmet veriyor. Büyük Postahane, Haydarpaşa ve Moda İskelesi gibi İstanbullular'ın çok iyi bildiği mekanlarında mimarı olan ve 1944 yılında ölen Vedat Tek tarafından yapılan, aynı zamanda onun evi de olan bina başlı başına görülmeye değer tarihi bir eser.

Zihni'de bu yıl haftanın 2-3 gecesi canlı müzik var. Çarşamba geceleri Nihan&Berk yerli yabancı parçalarla süper bir performans sergiliyorlar. Cuma geceleri ise Güvenç Dağüstün’ün akustik performansı yer alıyor. Yan masalarda kendileri de kaliteli müzik dinleme ve gönüllerince eğlenmek isteyen başka sanatçıları görmeniz mümkün. O zaman bu keyifli ortamda onların da performans yaptıkları, mikrofonun elden ele dolaştığı oluyor.
 
Mekanın güzelliğinin yanı sıra, servis kalitesi ile de Zihni Bar hala en iyi olma özelliğini sürdürüyor.

Zihni ilginç bir adam. Hep düşünceli ve hafif uyur gezer gibi bir hali vardır. Biraz içe dönük, biraz cool, biraz çekingen, biraz snopluğun güzel bir karışımı ve her zaman çok zarif.

Bizim gibi çok uzun yıllar öncesinden, genç kızlık dönemlerini bildiği, hanımlara taktığı isim ise "klasik çıtırlar"

Tabi artık bizim çıtır falan olacak halimiz yok, son derece  kıtırlığa geçmiş durumdayız:)) ama ne desin... Çıtır dese olmaz. Kıtır dese olmaz. Adamdaki zarafete bakın. Klasik çıtırlar gibi son derece hoş bir isim bulmuş.

Zihni’nin sanatçı kimliğini barın her yerinde görmeniz mümkün. Park Otel’den çıkma o harika masif ağaç antika bar hala orada ama barın her köşesinde, başka barlarda asla göremeyeceğiniz antika objeler, sanat eserleri var.

Tavan süslemelerinden, aydınlatma objelerinin güzelliğinden gözlerinizi alamıyorsunuz. Kuşkusuz benim gibi sanatçı iseniz, her türlü detay gözünüze takılıyor. İstanbul’un hangi barının tavanında böyle bir güzellik görebilirsiniz. Tepenizde kanatlı melekler bile uçuşuyor.
 
Eski binanın kapalı pencerelerinden birindeki nişin üzerinde sürekli değişen fim kareleri görüyorsunuz. Gözünüz oraya takıldığında sanki ortaçağdan kalma bir sokakta gelen geçeni seyrediyor gibi oluyorsunuz.
 
Benim Zihni’de en çok sevdiğim şey, kasılmadan dans edebileceğiniz, evinizde gibi kendinizi rahat hissedebileceğiniz hem şık hem de huzurlu bir havası olması ve gayet uygun fiyatlarla sunduğu son derece güzel bir menü sunması.
 
Amatör heyecanı ile  profesyonelce işletilen bir mekanda gönlünüzce eğlenmek istiyorsanız, Zihni Bar orada sizi bekliyor.
 
Nişantaşı günlüklerimiz devam edecek.
  (Selin Melek Aktan'ın bu köşe  yazsı 28 Aralık 2012 tarihinde Nishtime'da yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: