Çocukluğumdaki Atatürk deyince aklıma hep her kasım ayında okula götürdüğümüz kasımpatılar ,bir de okuduğumuz Atatürk şiirleri gelir.
Okulumuzda şiir okuma yarışmaları yapılır,ben de hep birinci olurdum. Bu yüzden tüm önemli günlerde olduğu gibi 10 kasımlarda da şiir okuma görevi bana verilir,ben de sesime etkili bir ifade vermeye çalışarak Atatürk şiirleri okurdum.
Atatürk ü sever miydim?Tabi ki severdim.
Bu anneni,babanı sevmek gibi doğal olarak bize verilmiş veya öğretilmiş bir duyguydu.
O bizi düşmanlardan kurtarmıştı.Cumhuriyeti kurmuştu.
Şapka devrimi,harf devrimi falan yapmıştı,vs.
Ama Atatürk’ ü anlamam ve ona her geçen gün artan tartışmasız bir hayranlıkla bağlanmam çok sonraki yıllara dayanır.
Annemler 5 kız kardeş.Anneannem,dedem ve kızları herhalde 1956 larda falan olmalı fotoğrafçıda bir resim çektirmişler.
Tüm hanımların başlarında şapkalar ve dudakların da da kopkoyu kırmızı ruj var.Ama hepsinin de ruj rengi aynı.
Şimdi düşünüyorum da herhalde bir adet rujları vardı ve son dakika hepsi dudaklarını onunla boyadılar.
Her biri eski Hollywood filmlerindeki artistler gibi duruyor.
Başlarındaki şapkaların hepsi ayrı birer sanat eseri ve kimisi sağa,kimisi de sola yatırarak poz vermişler.
Küçükken ağabeyimle o resme bakıp anneme göstermeden aramızda kıkırdayarak dalga geçtiğimizi hatırlıyorum.
Eski, rengi kahverengiye dönmüş o fotoğrafta en çok garibimize giden ve ilgimizi çeken şey o şapkalar ve formlarıydı.
Şimdilerde annemin tozlu albümleri arasından o resmi bulup baş köşeye koymak isterim.
Ülkem nereden nereye .....
İnsanların çarşaf giyerken kılık kıyafet devrimiyle batılılar gibi giyinmeye başladığı öğretilirdi devrimler anlatılırken.
Ama siz bir cumhuriyet çocuğuysanız,zaten öyle bir ortama doğmuşsanız o büyük adamın neler yaptığını çocuk kafanızla anlamanız veya içselleştirmeniz pek mümkün olmuyor.
Çocuklara bunları anlatmanın başka bir formülü olmalı.
Niye öyle kitaplarımız yoktu bizim?
Hemen itiraz etmeyin şimdi.
Aranızda yaşı 30 un üstünde olup ta Zagor,Teksas,Tommiks gibi kitapları okumamış olanlar var mı?
Amerika’ya gelen İngilizlere karşı yerli halkın verdiği mücadele anlatılırdı o kitaplarda.
Bazılarında da bir kuzeylilerle güneyliler savaşı vardı ki,biz o kıta neresi,bu neyin savaşı bilmez ,ama çılgınlar gibi okurduk.
Teksas kırmızı ceketli İngilizleri öldürdükçe o yaşta yerini bile bilmediğimiz bir ülkede kurtuluş mücadelesi veriliyor ve yerliler kazanıyor diye sevinir dururduk.
İçinde minik aşk hikayeleri bile vardı o kitaplarda.
Hatırlıyorum Tommiks kalenin kumandanının kızını çok beğenirdi.
Bir de tabi tüm çocukların ilgisini çekecek hayvanlar vardı o çizgi romanlarda.
Büyülü bir dünyanın içine girerdik aslında kimin ve neyin tarihini okuduğumuzu bilmeden.
Kim yazmıştır niye yazmıştır o romanları bilmiyorum.
Ama şimdi düşünüyorum da keşke bizim de, bize kendi kurtuluş savaşımızı anlatan ve kahramanı Atatürk olan çizgi romanlarımız olsaydı o yaşlarda.
Bir yandan eğlenir bir yandan öğrenirdik ve onu ,yaptıklarını anlayabilmemiz için yaşımızın o kadar büyümesi gerekmezdi.
Evet ,o kuşkusuz hepimizin sevdiği Atatürk’tü.
Ama hangimiz o yaşlarda onun dehasını ve yaptıklarının önemini sonradan anladığımız kadar anlayabildik?
Bir insan nasıl hem iyi bir asker,hem iyi bir devlet adamı,hem de bu kadar iyi bir siyasetçi ve diplomat olabilir?
İnsanın onun yaptığı şeyleri yapabilmesi için kendi halkını olduğu kadar dünyayı da çok iyi gözlemlemesi gerekir.
Mesela ben hala merak ederim..
Acaba hangi yabancı dilleri konuşuyordu?
Hangi ülkelere seyahat etmişti?
İletişim olanaklarının son derece kısıtlı olduğu bir devirde Atatürk nasıl bu derece ileri görüşlü bir vizyon adamı olabilmiş ve bu kadar bilgiyi edinmiştir?
Hangi kitapları okumuştur?
Karton film sevmem.
Ama yıllar önce seyrettiğim Persepolis isimli karton filmi unutmam mümkün değil.
Animasyon veya karton film dalında ödül almış bir çizgi film olduğu için kendimi zorlayarak gitmiştim.
İran’da yaşayan küçük bir kızın ağzından,yıllar içinde Şah dönenimden bugünlere nasıl gelindiği ve onun büyüme sürecinde neler yaşadığı anlatılıyordu.
Karakterler o kadar gerçekçiydi ki,bir süre sonra karton falan olduğunu unutup filme dalmıştım.
Seneler boyu Türkiye İran olacak sözlerine itiraz edip hadi canım diye cevap veren ben,sinemadan çıktıktan sonra tüm olaylara bakışım değişmişti ve eyvah bizde de bu oluyor galiba paniği içine girmiştim.
Hala da eğer DVD si varsa herkesin o filmi izlemesini tavsiye ederim.Galiba internetten de indirmek mümkün.
Şimdiki çocukların bizim Tommiks teksaslarımız gibi çizgi romanlar okuduklarını sanmıyorum.
Ama hepsi de çizgi film seyrediyorlar değil mi?
TV karşısında oturup karton film seyretmeyen çocuk var mı?
Hepsi de her gün adı değişen bir yığın kahramana aşık oluyor.
Küçük çocuklar için 4 –5 yaşından itibaren izleyecekleri kahramanı Atatürk olan karton filmler yapılsa fena mı olur?
Lütfen şimdi kimse bana Atatürk’ü masal kahramanı yaparak onu karikatürize etmekten falan bahsetmesin.
Böyle söyleyenlere atamızın şu sözünü hatırlatmak isterim;
‘’Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacak ama cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır.
Gerçekten de çoğu kez şekle bakarken özü kaçıran bir topluluk olduğumuzu düşünüyorum.
Burada önemli olan onun fikirlerini ve neyi niye yaptığını çocuk kafaların anlayabileceği şekilde onlara aktarmaktır.
Mesela onun bir İstikbal göklerdedir sözü vardır ve bu beni ona bağlayan en hayranlık duyduğum sözlerinden biridir.
Sanki ilerde savaşların dipçikle mermiyle değil uçaklarla, uzun menzilli füzelerle olacağını görmüş veya uzay teknolojisinin açacağı çığırı daha o zamandan tahmin etmiştir.
TV, cep telefonları,internet gibi günlük yaşamımızı şekillendiren tüm iletişim araçları bir şekilde uydu sistemleri ve uzay teknolojisiyle bağlantılı değil midir?
Nasıl görebilmiştir bunları ta o yıllarda?
Çocuklarla ilgili her devrin kendi dinamikleri olduğu gibi ,ona bağlı da anlatım teknikleri olmalı.
Mesela o karton filmlerde Atatürk’ün göklere bakarak hayaller kurduğunu,uzayda uçan arabaları,ışınlanan insanları falan hayal ettiğini animasyon olarak göstersek ve sonra da gidip bu hayallerle uçak fabrikası kurduğunu anlatsak çocuklar onun nasıl bir vizyon adamı olduğunu daha kolay anlamazlar mı sizce?
İstikbal göklerdedir sözünün anlamını çözmek ve ona bin kat hayran olmak için kocaman insanlar olmaları gerekmez o zaman.
Herhalde bu Atatürk’e ait mesajları ve onun yaptıklarını, kumlu bir TV ekranında insanların komik hareketlerle oynadığı o eski siyah beyaz filmleri göstererek anlatmaktan çok daha kolay anlatır bugünün çocuklarına.
Atatürk olsaydı tam da böyle anlatırdı kendini o çocuklara eminim.
O hep çağının ötesinde bir insandı çünkü.Kendisinin de çocuklara okuma kitaplarından öğretilemeyeceğini çoktan görüp ona göre önlemini almış olurdu.
28 eylül 2009 da Türkhaberlerde yayınlanmıştır.