1987 yılında Nişantaşı’nda Abdi İpekçi caddesinde
oturduğumuz evin karşısında bir
garaj,yanında dakırık dökük sandıkların içinde buruşuk elmalar satan bir manav dükkanı vardı.Şimdi ki Prada mağazasının yerinde de Kızılay’a
ait eski, yüzlü bir bina.
Sonra ne olduysa oldu,önce manavın yerine el kondu.
Bir müddet sonra da yolun karşı kıyısındaki mahalle berberimiz yok oldu.
Restoranlar,butikler derken Rumeli caddesinin gözden
düşmesiyle sonuçta parlayan yıldızıyla bir başka yer oldu Nişantaşı.
Üstüne üstlük yıllarca Avrupa yakası gibi bir dizi gündemimize oturunca
Nişantaş’ında oturan insanlar da farklı bir kategoride değerlendirilmeye
başladılar.
Eğer hep bu semtte yaşıyorsanız farkında bile
olmazsınız bunun.
Çünkü asla şık ve lüks bir semtte oturduğunuzu
düşünmezsiniz.
Orası bildik bileli yollarını arşınladığınız bir
mahalledir sizin için.
Sonra semtin dışına çıkıp,hele bir de uzak semtlerde
oturan birileri ile bir vesileyle iş yapmaya başladığınızda birden farklı
görüldüğünüzü hisseder ve şaşırıp
kalırsınız.
Mesela ekonomik krizden falan bahsedip pazarlık etmeye başladığınızda eğer o inanılmaz soruyla karşılaştırsanız yandınız demektir.
Mesela ekonomik krizden falan bahsedip pazarlık etmeye başladığınızda eğer o inanılmaz soruyla karşılaştırsanız yandınız demektir.
’Semt neresi abla’’diyebaşlayan alalede bir soruya
doğrucu Davutluk edip
‘’Nişantaşı’’ demeyin de ne derseniz deyin.
Eğer ağzınızdan kaçırıp söylediyseniz,o andan itibaren kayıp noktasına doğru yön değiştirdiğinizi de
bilmelisiniz.
Siz artık yaftalanmış,etiketlenmiş,cebinde parası olan
dolayısıyla da o satıcının gözünde her şekilde kazıklanmayı hak etmiş bir insansınızdır.
Ya söylenen fiyata razı olun,ya da çıkıp gidin oradan.
Bir kuruş bile pazarlık hakkınız kalmamıştır.Çünkü siz
Nişantaşı’nda oturuyorsunuz.
Bu arada sakın kendi semtinizde farklı bir muamele göreceğiniz gibi bir yanılgıya düşmemelisiniz...
Burada da Zeytinburnu’ndan gelen tezgahtar size haddinizi bildirmek için hazır ve nazırdır(çünkü o butikte çalıştığına göre devreye kontenjandan girmiş bir Nişantaşılıdır)
Burada da Zeytinburnu’ndan gelen tezgahtar size haddinizi bildirmek için hazır ve nazırdır(çünkü o butikte çalıştığına göre devreye kontenjandan girmiş bir Nişantaşılıdır)
’’ama bu fiyat bunun için biraz fazla’’ dediğiniz
anda, gözleriyle sizi baştan aşağı
süzer ve burnunu havaya kaldırarak
‘’Burası
Nişantaşı hamfendi,siz gidin o zaman daha ucuz yerden alın,ona göre kalite
‘’der ve arkasını döner.
O kalite
dediği malı geçen sene Floransa’daki açık pazarda 20 Euro ya gördüğünüzü,şimdi bu allı pullu dükkanda daha prezantabl sunuluyor
diye kalitesinde bir değişiklik olmayacağını söylemek istersiniz .
Ama daha fazla nefrete maruz kalmayı kaldıramayacağınızı hissedince,
Ama daha fazla nefrete maruz kalmayı kaldıramayacağınızı hissedince,
çakma Nişantaşı'lının(!) karşısında,orada bulunmayı hak
etmemiş dış kapının dış mandalı olarak
görülen mütevazi ve terbiyeli bir Nişantaşı'lı olarak size yapılan bu aşağılanmayı
sindirmeye çalışarak dışarı çıkarsınız.
En iyisi ben biraz Nişantaşı’nın yerli halkı
hakkında bilinmeyenleri anlatayım
da uzaylı yaratıklar muamelesi görmekten kurtulsunlar zavallılar.
Nişantaşında oturanlar nasıl insanlardır?
Nişantaşında oturan kişilerin çoğunun öyle lüks
arabaları cipleri ,Porsche leri falan yoktur.Çünkü hem bu semtte oturup jeep
kullanmanın görgüsüzlük olduğunu düşünürler.Hem de her yere yürüyerek
gittikleri ve semtte de ciddi bir park yeri sorunu olduğu için araba almayı
gereksiz bulurlar.
Paralarının hesabını gayet iyi bilirler ve onların
pahalı ucuz kavramları daha çok bu semtteki yerlerle sınırlıdır.
Yani Nişantaşı hudutları içinde yemek,kahve,çay,nerede ucuz nerede pahalı gayet iyi bilirler.Kendi kriterlerini dikkate alarak devamlı takıldıkları yerler vardır ve bunlar genelde Nişantaşına dışarıdan gezmeye ve alışverişe gelmiş insanlarla aynı değildir.
Yani Nişantaşı hudutları içinde yemek,kahve,çay,nerede ucuz nerede pahalı gayet iyi bilirler.Kendi kriterlerini dikkate alarak devamlı takıldıkları yerler vardır ve bunlar genelde Nişantaşına dışarıdan gezmeye ve alışverişe gelmiş insanlarla aynı değildir.
Çoğu Nişantaşılı birisi tarafından davet edilmediği,
mecbur kalmadığı sürece hani şu eskiden Gülse Birsel'in Avrupa yakası dizisinde adeta bir semt klasiği olarak
gösterilen Beymen Brasseri ‘de oturup yemek yemez.Hatta sağından solundan
arabalar geçerken ,toz toprak yemeğinin üzerine yağıp kornalar zırıl zırıl
çalarken insanların ne akla hizmet o masalarda zevkle yemek yediklerine şaşırıp
kalırlar.
Ha görmek ve görülmek,paparazzilere yakalanmak için mi
diyeceksiniz?
Nişantaşı ahalisi zaten her gün her dakika
birbirlerini gördüklerinden böyle bir kaygıları yoktur.Hatta görülmemeyi tercih
ederler.
Paparazzileri ve onlara yakalananları gördüklerinde
‘İnsanlar
ellerinde alışveriş paketleri ile görülmeye, bu kadar hevesliyseler hadi
heveslerini alsınlar bakalım da,niye burada ve bu semtte diye düşünür
istemedikleri bir tiyatro sahnesiyle karşılaşmış gibi
hızlıca yürüyüp giderler.
Çünkü sokaklarda gördüğünüz o kokoş kadınlar
Nişantaşı'lı olmayıp,oraya başka semtlerden alışverişe veya arkadaşlarıyla
görüşmeye,görülmeye gelmiş kişilerdir.
Hiçbir Nişantaşı'lı kadın çok özel bir neden olmadıkça dükkan dükkan gezip giyim
alışverişine falan çıkmaz.
Onlar modayı ve değişen vitrinleri zaten günlük yaşam koşuşturmaları içinde dükkanların önünden geçerken görür,ancak gözlerine ilişen bir şey olursa içeriye girer bakarlar.
Onlar modayı ve değişen vitrinleri zaten günlük yaşam koşuşturmaları içinde dükkanların önünden geçerken görür,ancak gözlerine ilişen bir şey olursa içeriye girer bakarlar.
Nişantaş’ında her on metrekareye bir kuaför salonu düşmektedir
ki,bunların nasıl iş yaptığına en çok da semt ahalisi şaşar kalır.
Çoğu semt sakini manikür pedikür haricinde, her dakika
fön çektirmek için kuaföre gitmeyi ve uzun uzun o koltuklarda oturmayı saçma bulur.
Hanımlar genelde seçkin saç bakım ürünlerini kullanır
ama bunu süsten ziyade bir sağlıklı yaşam programı içinde görürler.
Bu yüzden sokak aralarında yürürken kuaför dükkanlarının içine baktığınızda elemanların ya elindeki telefonda oyun oynadığını,ya
da her birinin bir koltukta gazete okuduğunu görürsünüz.
Her nasılsa burada işe başlayan her kuför dükkanı bir
süre sonra sanki doğurur. Bir dükkanda yetişen,eli biraz eli fön tutmayı
öğrenen çıraklar hemen kendilerinin de tez zamanda patron olmaları gerektiğine
karar verirler ve üçü beşi bir araya gelip 4 metre ilerde yeni bir kuaför
dükkanı açarlar.
Bu yüzden eski semt sakinleri hangi kuaför dükkanına giderlerse gitsinler,orada muhakkak onları çok eskilerden tanıyan en ez bir elemanla karşılaşırlar.
Bu yüzden eski semt sakinleri hangi kuaför dükkanına giderlerse gitsinler,orada muhakkak onları çok eskilerden tanıyan en ez bir elemanla karşılaşırlar.
Semtin bekarlarının evinde pek fazla yemek pişmez.
Bu yüzden yolda birbirini gören yakın arkadaşların
,’’aç mısın?’’ sorusunun ardından
en yakın kafeye oturup birer bardak bir şey içmeleri veya bir salata
yemeleri alışılagelmiş şeylerdendir.
Bu yüzden bekar kesim genelde anne yemeğine hasret yaşamaktadır.,
Bir ahbaplarının evine davet edildiklerinde menüde
dolma ,karnıyarık gibi yemekleri görünce muhteşem bir ziyafete konmuş modunda
yaşayan kesime örnek teşkil ederler.
Genelde Nişantaşı’nda sosyal hayat
yolda,markette,kitapçıda,dükkanda karşılaşmalarla sürer gider ve bu yüzden
kimse kimsenin evine oturmaya gitmez.
Akıp giden hayatın ve günlük koşuşturmaların arasına sıkışmış bu ayak üstü sohbetlerle herkes diğerinin hayatındaki değişiklikleri öğrenir.
Çünkü o on dakikada karşılıklı hayat özetleri verilir, bu yüzden bu semtte dostluklar hiç bitmeden yıllarca sürer.
Akıp giden hayatın ve günlük koşuşturmaların arasına sıkışmış bu ayak üstü sohbetlerle herkes diğerinin hayatındaki değişiklikleri öğrenir.
Çünkü o on dakikada karşılıklı hayat özetleri verilir, bu yüzden bu semtte dostluklar hiç bitmeden yıllarca sürer.
Zaten semt sakinlerinin takıldığı yerler bellidir ve herkes birbiri ile göz
aşinasıdır.
Aşk kafe eski yeni herkes için gözdedir.
Semtin butik kitapçısı Reasürans pasajının altındaki Patika kitap evidir.
Sahibi Müslüm gelen herkesi tanır,tanımadıkları ile de tanışır ve size kendinizi özel hisettirir.Oradan alış veriş ederken, DR da kasanın arkasında duran kızın algıladığı gibi herhangi biri olmadığınızı bilirsiniz.
Yıllarca o semtte oturan bir Nişantaşlı olmanın en çok tadını çıkaracağınız yer o kitapçıdır.İstediğiniz gibi oturur,kitap karıştırır,işiniz uzunsa çayınızı içer,kasada da kötü muamele görmeyeceğinizi, bile bile kredi kartınıza kaç taksit yapılacağını sorabilirsiniz.
Semtin butik kitapçısı Reasürans pasajının altındaki Patika kitap evidir.
Sahibi Müslüm gelen herkesi tanır,tanımadıkları ile de tanışır ve size kendinizi özel hisettirir.Oradan alış veriş ederken, DR da kasanın arkasında duran kızın algıladığı gibi herhangi biri olmadığınızı bilirsiniz.
Yıllarca o semtte oturan bir Nişantaşlı olmanın en çok tadını çıkaracağınız yer o kitapçıdır.İstediğiniz gibi oturur,kitap karıştırır,işiniz uzunsa çayınızı içer,kasada da kötü muamele görmeyeceğinizi, bile bile kredi kartınıza kaç taksit yapılacağını sorabilirsiniz.
Nişantaşı sakinleri genellikle cumartesi geceleri ev davetleri
harici sokaklara çıkmayı sevmez, sinemayı tercih ederler.
Eskiden Milli Reasürans Pasajının altındaki sinemaya giden sinemaseverler City's açıldığından beri oradaki sinemalara kaymıştır.
Eskiden Milli Reasürans Pasajının altındaki sinemaya giden sinemaseverler City's açıldığından beri oradaki sinemalara kaymıştır.
(Selin Melek Aktan'ın bu yazısı Nisan 2010 da bir dizi halinde Sözcümagazin de yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder