26 Şubat 2014 Çarşamba

http://nishtime.com/tr-TR/kose-yazilari/412/benim-adim-angel-7-yasinda-bir-golden-retriwerim

http://nishtime.com/tr-TR/kose-yazilari/412/benim-adim-angel-7-yasinda-bir-golden-retriwerim

Angel Pati

BENİM ADIM ANGEL 7 YAŞINDA BİR GOLDEN RETRIWER'IM

Eski sahibim sanıyorum sokakları keşfetmem için beni 2 yıl önce Sarıyer denilen bir yere bıraktı.Bir süre Maden Mahallesi'nde yaşadım.Sokaklarda hayat çok zordu,hele de hava soğuyunca.Yağmur yağmadan önce bir gürültü oluyordu ve ben nereye kaçacağımı bilmiyor,sığınacak bir yer arıyordum.Hala o gürültüleri duyunca çok korkuyorum ama şimdi annemin kucağına tırmanmaya çalışıyorum.O da, '' Tamam kızım,tamam korkma ben yanındayım''diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyor.Gerçi o yaşadığım mahallede sokakta bir yığın çocuk vardı ve ben onlarla oyun oynamayı çok seviyordum.Sonra bir gün beni ''Tip Top'' isimli bir otele götürdüler.Orada kafeslerin içinde birkaç köpek daha vardı.
Hele 2 tane küçük kahverengi köpek vardı ki,hem çok yaramazlardı hem de çok gürültü yapıyorlardı.Otelin sahibesi Esra Hanım çok şekerdi.Hepimize çok şefkatli davranıyordu ama doğrusu kafeste yaşamayı hiç sevmemiştim. 
Sonra bir gün otele yanında bir arkadaşıyla annem geldi.Beni görünce, ''Ama bu çok şişman''dedi.Esra Hanım da ona,''Sokakta bulduğu her şeyi yediği için öyle,normal bir evde yaşamaya başlayınca zayıflar'' diye cevap verdi.Ayrılırken Esra Hanım,''Güzel Angel. Umarım yeni evinde çok mutlu olursun''diyerek beni yanaklarımdan öptü.Gözleri niye yaşlıydı hiç bilmiyorum.Kapının önüne çıktığımızda kocaman bir araba gördüm.Hayatımda hiç arabaya binmemiştim.Zaten nasıl bineceğimi de bilmiyordum.
Bu yüzden iki kişi beni popomdan ittirerek arka koltuğa oturttular.Şimdiki annem ön koltuğa oturdu, arkadaşı ise yanıma oturarak yol boyunca benim başımı okşadı.
 Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama hem hareket eden bir şeyin içinde  olmak hem de bir ablanın beni sevmesi çok hoşuma gitmişti. Yeni bir maceranın kokusunu alıyordum.

Annem Nişantaşı’na gelince beni önce köpek eşyaları, mamalar satılan bir yere götürdü. Bazı abiler ben alt kata indirdiler ve köpüklü sularla bir güzel yıkadılar.
Yıkanırken çok uslu durdum. Çünkü ben uslu bir köpeğim. 
İşte ben o geceden sonra Nişantaşılı oldum. 
Yeni evime geldiğim ilk gece sabaha kadar uyuyamadım, etrafımı keşfetmeye çalıştım. Annemden yayılan heyecan ve endişeyi hissediyordum.

Söylediğine göre onun daha önce hiç köpeği olmamış. Sanki biraz şaşırmış ve ne yapacağını bilemiyor gibiydi.
Ertesi sabah sokağa çıkmadan önce boynuma tasma takarken sanki beni inciteceğinden korkuyordu. Sokağa çıktığımızda yanımızdan gelip geçen arabalara şaşkınlıkla baktım. Burası daha önce yaşadığım yerlere hiç benzemiyordu. Sanki arabalar üzerime gelecek ve beni ezecek sanıyordum.


Sokaklarda yaşadığım günlerde diğer sokak köpekleri beni  istemiyorlardı. Burada da sokak köpekleri vardı ve ben onlardan çok korkuyordum. Uzaktan onların kokusunu aldığım zaman kaldırımda duruyor, yürümek istemiyordum. 

Boynumda tasma olmasa eve geri döner veya daha önce yaptığım gibi güvenli bir yerde saklanırdım. 

Ama burada bunu yapamıyor, sadece annemin yüzüne bakıyordum. 
"Angel niye yürümüyorsun, yoruldun mu, ne oldu?" diye soruyordu.
Sonra korktuğumu anladı.

Durakladığımda etrafa bakıyor ve sonra yanıma gelip başımı okşuyor, "Tamam bir tanem, köpek mi var, tamam gördüm onu, merak etme ben seni korurum" diyordu.
O zaman başımı eğip annemin yanında yürüyordum.
Başımı eğince başka köpeklerin beni görmeyeceğini biliyorum. 

Yani ben onları görmediğime göre onlarda beni göremezler değil mi? 
Sonraları nedense annem yanında benim mamalarımdan taşımaya başladı. 
Uzaklardan bize doğru havlayarak gelen bir köpek gördüğünde dünyanın en yumuşak sesiyle "seni güzel şey. Gel gel bakayım. Ne ayıp! Niye havlıyorsun öyle! Sen cici bir köpeksin. Hiç yakışıyor mu sana böyle havlamak’’ diye konuşuyor, sonra da cebinden çıkardığı mamaları veriyordu. 

O zaman o öfkeyle koşan köpeklerin kuyruklarını salladığını ve başlarını aynen benim yaptığım gibi anneme uzattığını gördüm. 
Bazen ben de o mamalardan yemek için başımı uzatıyordum ama annem "Sen kahvaltını ettin ya Angel" diyordu. 

Ben gerçi bütün o mamaların benim olmasını isterdim ama anneme uslu bir kız olduğumu göstermek için o kötü köpekler mamaları yerken kenarda durup beklemeye başladım. 
Oradan uzaklaşırken annem, "Angel niye onlarla konuşup arkadaşlık etmiyorsun, bir tanem  bak onlarda senin gibi sokakta kalmışlar ve  sevilmek istiyorlar" diyor. 

Ama ben köpek değilim ki! Gerçi vücudum köpek gibi, adım da Angel Pati, ama ben hep insan olduğumu düşünüyorum ve insanları  çok seviyorum. 
En çok sevdiğim bir başka şey de parkta çimlerin üzerinde yuvarlanmak...
Oralarda harika kokular oluyor.  
Arada bir kemik de buluyorum. Gerçi annem bazen evde bana kemik veriyor ama açık havada çimlerin üzerine oturarak kemiğimi kemirmenin zevki bambaşka. 

Nişantaşı’nda yolda yürürken bazen kenarlarda öbek öbek, küçük mamalar görüyorum ama yakınlarında hep kediler oluyor. Kediler yüzüme pati attıkları için onlarla oynamayı hiç sevmiyorum. Onları gördüğümde kayışımı çekerek annemi karşı kaldırıma geçirmeye çalışıyorum. 

Annem ise, "Angel ya, sen nasıl bir kuçusun,bu dünyada kedilerden korkan bir köpek varsa o da sensin herhalde" diyor. 

Bazen yolda yürürken başımı kaldırıp insanlara bakıyor ve göz göze geldiğimizde onların yorgunluklarını endişelerini, heyecanlarını, korkularını hissediyorum. 

Bazıları bizi durdurup, "Sen ne tatlı şeysin öyle" diye beni sevmek istiyorlar. 

Ben de daha iyi sevmeleri için başımı uzatıyor ve kuyruğumu sallıyorum. Böyle zamanlarda içlerindeki enerjinin değiştiğini ve sımsıcak bir sevgiyle dolduklarını hissediyorum.  

Nişantaşı izlenimlerime devam edeceğim. 

Şimdilik hepinize pati pati yapıyorum.
Angel Pati'nin bu yazısı 12 Şubat 2014 de Nishtime' da yayınlanmıştır..

Hiç yorum yok: