26 Şubat 2014 Çarşamba

http://akdenizhaberci.com/makale/hayat-ne-ilginc-degil-mi-/


Selin Melek AKTAN

Hayat ne ilginç değil mi?

Şubat ayında dışarıda bahar gibi bir hava var diye  üzüleceğimiz ve 2 gün yağmur serpiştirince sevineceğimiz hiç aklınıza gelir miydi?

Ama oldu işte.

Bir zamanlar  suyu bol bir ülke olmakla  övünürken, birdenbire  beliriveren kuraklık tehlikesi nedeniyle bu güzel havalara sevinemez olduk…

Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail gibi ülkelerde insanlar çölleri vahalara çevirirken bizim canım ülkemizi çöle çevirmemiz ne acı değil mi?

Gezi parkında 3- 5 ağaç kesilse ne olur, yerine yenilerini dikecektik diyenlere bir ağacın sadece ağaç olmadığını, etrafındaki bitki örtüsü ve toprağın altındaki uzantıları ile canlı bir yaşam alanı yarattığını ve bunun da öyle dikilen 3-5 fidanla bir iki yılda gerçekleşmediğini acaba
nasıl anlatalım?

Güzelim İstanbul  Boğazı’nın iki yakasındaki yamaçları betonlaştırmayı marifet sayan, orman arazilerini imara açan, oraları parsel parsel, rüşveti en bol veren inşaatçıya  peşkeş çeken, ağaçları  söküp yerine AVM dikmeyi, medeniyet olarak gören cahiller ordusuna  bu saatten sonra  tabiat dersi mi verelim?
‘’Medeniyet ülkeyi beton yığınına çevirmek değil, ihtiyaçlar karşısında doğayla uyumlu çözümler üretebilmek ‘’ demektir.  

Tanrı doğadaki her canlıyı bir sebeple yaratmıştır.
Bir solucanın bile toprağın altını üstüne getirip onu havalandırma gibi bir görevi vardır.
Ve ormanlar doğada yüzyıllar  içinde  doğal olarak gelişmiş bitki örtüleri olup, içlerinde  kendilerine özgü bir habitatı barındırırlar.
Siz bir  ağacı söküp  başka bir yere dikmekle, oradaki  mikroorganizmaların yaşam alanını veya altındaki yeraltı sularını o başka yere  taşıyamazsınız.

Aşağıdaki resme bir bakın ve elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, ne görüyorsunuz?
Boğaz 1.derece SİT alanı değil mi?
Çevre Bakanlığı’nın ülkemizde ne işler için kullanıldığını sanırım artık hepimiz  biliyoruz.

Görünen köy kılavuz istemez, İstanbul  kemoterapi neticesi saçlarını kaybeden kanserli bir hasta gibi, gitgide kelleşiyor.
























Hastanın saçları tedavisi bitince yeniden eski haline dönebilir, ama bizim ormanlarımız ağaçlarımız, kuşlarımız, arılarımız yerine gelmeyecek ve bu sadece göz zevkimizle alakalı bir olay değil. 
Kuraklık demek sadece evlerimizde içecek veya  yıkanacak su bulunmaması demek değildir.
Susuzluk aynı zamanda tarım arazilerinin  sulanamaması, bir gün gelip yiyecek sebze meyve bulamamak demektir.

Su hayattır ve ağaçsız bir ülke çölleşmeye, susuz kalmaya mahkûmdur.
Barajların bu kadar boş olmasının sorumluları kim acaba?

Selin Melek Aktan'ın bu yazısı 24 Şubat 2014 de Akdeniz Haberci'de yayınlanmıştır...


Hiç yorum yok: