24 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni yıl üzerine bir köşe yazısı))

http://sozcumagazin.com/kose-yazisi-yeni-yil-t194.html


Yılbaşı geliyor.  Her sene bıkmadan usanmadan gelecek  yılın bir öncekinden daha mükemmel olacağı ümidiyle  yeni yıla neşe içinde girme  hazırlıkları yapıyoruz.

Herkes biribirine ‘’yılbaşında ne yapıyorsun?’’ diye sormaya başladı bile.

Hayatımın bir döneminde  bu soru en nefret ettiğim sorulardan  biriydi.
Hani insanın kendini ille de özel bir şey yapma mecburiyetinde hissettiği yaşlar   vardır.

Yılbaşı yaklaştıkça  o gece ya bir programım olmassa diye paniğine kapılırsınız.

‘’Daha bir karar vermedim’’ falan derken tuhaf bir ruh hali içine girersiniz.

Ben çok şükür  o günleri artık geride bıraktım. Şimdilerde henüz hiçbir program yapmadım demek  daha çok hoşuma gidiyor.



80 li yıllarda yılbaşılarını hep Uludağ’da kutlardık.Yurt dışına çıkmaların yasak olduğu ve kışlarımızın en büyük  eğlencesinin  dağa çıkmak  olduğu yıllar.

Uludağ o zamanlar Türkiye’nin tek kayak merkezi olduğu için  tüm programlarımızı buna göre yapardık.
Yılbaşı yaklaşırken  en büyük endişemiz aralık sonunda dağda  kar olacak mı,olacaksa kaç cm olacak ve kayak yapılacak mı olurdu.

Sonra başka kayak merkezleri açıldı,yurt dışı kayak turları başladı.Kışın sıcak yerlere uçma modası da buna eklenince dağın tadı iyice kaçtı.

Geçmiş yıllarıma  baktığımda en çok yılbaşı kutlamasını dağda yaptığımı görüyorum.

Bu arada yılbaşı turlarıyla yurt dışına giden dostlarınız varsa,’’onlar gidiyor,ben gidemiyorum’’ diye hiç hayıflanmayın.Tatil anlamında hoş olabilir ama 31 aralık gecesinden fazla birşey beklemeyin derim ben.

Neden derseniz,Londra,Paris,Sicilya gibi Avrupa ‘nın çeşitli yerlerinde girdiğim yılbaşılar oldu.

Hiçbirinin  öyle özel bir  anısı falan yok...
Biz türk  milleti alışverişi severiz. Genelde son dakikaya kadar bakılacak,alınacak bir yığın şey buluruz.

Benim bu farklı ülkelerde kutladığım yılbaşılarda da,bütün gün o mağaza bu mağaza dolaşmışız,akşam da adet yerini bulsun diye bir restoranda yer ayırtıp ‘’aman da aman ‘’diyerek yemek yemişiz ki, ben zaten bu restoranda yılbaşı geçirme işini oldum olası hiç sevmem.

Dubai de geçirdiğim bir yılbaşı var ki, bence bu da yanlış bir seçimdi..Çünkü bu tarz Arap ülkelerinde  yılbaşılar sokaklara çıkmış çılgın insanlarla kutlanmadığından,otelimizin restoranın da sağdan soldan kafamıza çarpan balonlarla uslu uslu yemeğimizi yediğimizi anımsıyorum.



Kişisel tarihimde bir de ,yazlık yerlerde girilen  yeni yıllar var ki,gerçekte  bu tarz tatil bölgelerindeki hava durumunun  insanı bir  türlü  yeni yıl  havasına sokamadığını düşünürüm.

Zaten buralara gitmek için upuzun uçak yolculukları yapıyorsunuz.Üzerine bir de saat farklılıkları eklenince kendinize gelmeniz biraz zaman alıyor.

Farklı yıllarda Bankong,Sanfrancisco,Singapur,Endonezya’da Bali adasında ve Jamaica’da geçirdiğim yılbaşılarının hiç birini doğru dürüst hatırlayamıyorum.

İzi bile kalmamış yani..

Bazen   üzerinde Noel babayı Ren geyikli kızakların taşıdığı resimler olan ,minik  yaldız tozlarının ellerimize bulaştığı eski tip tebrik kartlarını özlüyorum.

Çocukluğumuzdan itibaren  kış ile  yılbaşılarını bir arada düşünme  şartlanmasıyla büyüdüğümüz için  olsa gerek,bikinimi giyip  güneşlendiğim tropikal bölgelerde geçirdiğim yılbaşı geceleri beni hiç etkilemiyor.

 Plajdan gelip yılbaşı balosuna gitmek inanın insanı hiç yeni yıl havasına  sokmuyor.

Sadece bir keresinde Jamaica’da bir yılbaşı günü plajda beyaz çiçeklerle süslü bir takın altında  genç bir çiftin mini bir törenle evlendiğini görmüş ve çok özenmiştim.

Elinde son derece güzel bir buket tutan gelinin ayakları çıplaktı. Smokini içindeki yakışıklı damat da aynı şekilde ayakkabı giymemişti  ve ikisinin uçsuz bucaksız bir kumsalda,orada öylece ayakta dikilip okyanusa bakarak evlilik sözü vermeleri  bana çok ilginç gelmişti.

Sonradan Amerika’dan buraya 3-4 günlük paketlerle özel evlilik turları yapıldığını öğrendim.

 İşin komiği yanımda yıllarca bıkıp usanmadan bana evlenme teklif eden sevgilim vardı.Ona ‘’evlilik korkum olduğunu, ama bana bu şekilde evlilik teklif etmiş olsaydı kabul edeceğimi ‘’söyledim.
Tabi bu arada ülkemize dönünce evliliğimizi kendi resmi kurumlarımıza bildirmemiz gerektiğini
,eğer bunu yapmazsak evli sayılmayacağımızı da öğrenmiştim.
İtiraf ediyorum aslında aklımda şu cinlik vardı;Şu çok bayıldığım  çıplak ayaklı kontes şeklinde kumlara basarak gelinliğinin duvağını uçuran kız gibi ben de gelin olacak,sonra da bunu kaydettirmeyerek bekarlığa dönüş yapacaktım. Böylece  Jamaica’da gayri resmi bir şeklde evlenerek , hayatıma güzel bir anı katacağımı  düşünüyordum.Ne yazık ki bu resmi makamlara bildirilmediği takdirde evliliğin geçerli olup olmayacağı konusunu o kadar çok kurcaladım ki,  sevgilim   niyetimi anladı ve yıllardır bana evlenme teklif eden adam’’evlilik ciddi bir iştir Selin, sadece anı olsun diye evlenilmez’’ diyerek son noktayı koyuverdi.
 Çocukluğumuzdaki yılbaşıların o sade ve masum  heyecanını hatırlar mısınız?
Hani şu ailece tombala oynanan,1.çinkoyu kazanınca kendimizi büyük ikramiye kazanmış kadar şanslı hissettiğimiz yıllar.
Küçücük dünyalarımızda ne kadar büyükmüş yaşadığımız mutluluklar.


Galiba yıllar geçtikçe ben artık şu yılbaşında yapılan programlardan sıkılmaya başladım.

Yurt dışına gitseniz her yer çok kalabalık.Kayağa gitmeye kalksanız o tarihte kar yağacak mı yağmayacak mı endişesi.
Burada bir yerlere gitmeye kalksanız,o tıkış tıkış restoranlarda önünüze konan hindi etlerini kemirerek zoraki eğlenme çabaları.
Hele de bir de  gece yarısı ortaya çıkan komik şapkalar ve ağzınızı dayayıp üflediğinizde karşınızdakinin suratına uzayıp giden minik borazanlar yok mu? Ay !  Çok komik bence.
Sağolsun arkadaşlarımın hepsi aralık ayında o kadar çok ön kutlama yapıyorlar ki, yılbaşına kadar iki günde bir ,bir yerlere davetli olmaktan 31 aralığa kadar yeni  bir programa enerjim kalacak mı onu da bilmiyorum.

Yine de tüm yılbaşı eğlenceleri içinde en favori program benim için ne derseniz;ne yurt dışı turları,ne  bir restoran veya gece klübü dolusu insanla,konfetiler arasında kutlanan yılbaşılar.

Bence en güzeli  sevdiğiniz dostlarınızla yakın  bir arkadaşınızın  evinde yapılan sıcak ve samimi yılbaşı partileri derim.

Giyin en güzel elbiselerinizi, süslenin püslenin.
Hatta yılbaşı şerefine biraz da abartın.
Alın elinize minik hediyenizi ve bir şişe şarabınızı, tüm arkadaşlar toplanın.
ılbaşınıza en sevdiklerinizle girin.
Gece saat 12 de yanınızda olanlar gerçekten ömür boyu yanınızda olmasını dileğiniz insanlar olsun.
Herkese sağlıklı,neşeli,barış bolluk ve bereket dolu bir yıl diliyorum.

Selin Melek Aktan,ın bu yazısı 23 aralık 2011 tarihinde sözcümagazinde yayınlanmıştır.




Hiç yorum yok: