Bundan 30 sene
önce Nişantaşı’nda Abdi İpekçi Caddesi'nde oturduğumuz evin
karşısında bir garaj, yanında da kırık dökük sandıkların içinde buruşuk elmalar
satan bir manav dükkanı vardı. Şimdi ki Prada Mağazası'nın yerinde
deKızılay’a ait eski yüzlü bir bina.
Sonra ne olduysa
oldu, önce manavın yerine el kondu. (Bu arada garaj hala duruyor. Bu park yeri
sıkıntısında o apartımanda oturanlara gıpta etmemek mümkün değil)
Bir müddet sonra da yolun karşı kıyısındaki mahalle berberimiz yok oldu.
Bir müddet sonra da yolun karşı kıyısındaki mahalle berberimiz yok oldu.
Restoranlar,
butikler derken Rumeli Caddesi’nin gözden düşmesiyle beraber,
parlayan yıldızıyla bir başka yer oldu Nişantaşı.
Üstüne üstlük
yıllarca Avrupa Yakası gibi bir dizi gündemimize oturunca
Nişantaş’ında oturan insanlar da farklı bir kategoride değerlendirilmeye
başlandılar.
Eğer hep bu
semtte yaşıyorsanız farkında bile olmazsınız bunun.
Çünkü asla şık ve lüks bir semtte oturduğunuzu düşünmezsiniz.
Orası bildik bileli yollarını arşınladığınız bir mahalledir sizin için.
Sonra semtin dışına çıkıp, hele bir de uzak semtlerde oturan birileri ile bir vesileyle iş yapmaya başladığınızda, birden farklı görüldüğünüzü hisseder ve şaşırıp kalırsınız. Mesela ekonomik krizden falan bahsedip pazarlık etmeye başladığınızda eğer o inanılmaz soruyla karşılaştırsanız yandınız demektir.-:))
"Semt neresi abla" diye başlayan alalede bir soruya doğrucu davutluk edip "Nişantaşı" demeyin de ne derseniz deyin.
Eğer ağzınızdan
kaçırıp söylediyseniz, o andan itibaren kaybetmeye başlayacağınızı da
bilmelisiniz.
Siz artık o satıcının gözünde cebinde sınırsız parası olduğu için, her şekilde kazıklanmayı hak etmiş, yaftalanmış, etiketlenmiş zavallı bir Nişantaşlısınızdır.
Ya söylenen fiyata razı olun ya da çıkıp gidin oradan.
Siz artık o satıcının gözünde cebinde sınırsız parası olduğu için, her şekilde kazıklanmayı hak etmiş, yaftalanmış, etiketlenmiş zavallı bir Nişantaşlısınızdır.
Ya söylenen fiyata razı olun ya da çıkıp gidin oradan.
Bir kuruş bile
pazarlık hakkınız kalmamıştır. Çünkü siz Nişantaşı’nda oturuyorsunuzdur.
"Kendi semtinizde her istediğinizi yapabilirsiniz" diye de sakın düşünmeyin. Burada daZeytinburnu’ndan gelen tezgahtar size haddinizi bildirmek için (sonuçta o butikte çalıştığına göre o da devreye kontenjandan girmiş bir Nişantaşlıdır), "ama bu fiyat bunun için biraz fazla" dediğiniz anda, gözleriyle sizi baştan aşağı süzer ve burnunu havaya kaldırarak "Burası Nişantaşı hamfendi,siz gidin o zaman daha ucuz yerden alın,ona göre kalite" der ve arkasını dönerek dükkanın öbür ucuna yürür.
İçinizden ya sabır çekerek, o kalite dediği malı geçen sene Floransa’daki açık pazarda 20 Euroya gördüğünüzü, şimdi bu allı pullu dükkanda daha prezantabl sunuluyor diye kalitesinde bir değişiklik olmayacağını söylemek için yanıp tutuşursunuz.
Ama daha fazla nefrete maruz kalmak istemediğiniz için, çakma Nişantaşlının karşısında, 40 yıldır orada oturan ama tezgahtarın gözünde orada bulunmayı hak etmemiş dış kapının dış mandalı, mütevazi ve terbiyeli bir Nişantaşılı olarak size yapılan bu aşağılanmayı sindirmeye çalışarak dışarı çıkarsınız.
"Kendi semtinizde her istediğinizi yapabilirsiniz" diye de sakın düşünmeyin. Burada daZeytinburnu’ndan gelen tezgahtar size haddinizi bildirmek için (sonuçta o butikte çalıştığına göre o da devreye kontenjandan girmiş bir Nişantaşlıdır), "ama bu fiyat bunun için biraz fazla" dediğiniz anda, gözleriyle sizi baştan aşağı süzer ve burnunu havaya kaldırarak "Burası Nişantaşı hamfendi,siz gidin o zaman daha ucuz yerden alın,ona göre kalite" der ve arkasını dönerek dükkanın öbür ucuna yürür.
İçinizden ya sabır çekerek, o kalite dediği malı geçen sene Floransa’daki açık pazarda 20 Euroya gördüğünüzü, şimdi bu allı pullu dükkanda daha prezantabl sunuluyor diye kalitesinde bir değişiklik olmayacağını söylemek için yanıp tutuşursunuz.
Ama daha fazla nefrete maruz kalmak istemediğiniz için, çakma Nişantaşlının karşısında, 40 yıldır orada oturan ama tezgahtarın gözünde orada bulunmayı hak etmemiş dış kapının dış mandalı, mütevazi ve terbiyeli bir Nişantaşılı olarak size yapılan bu aşağılanmayı sindirmeye çalışarak dışarı çıkarsınız.
En iyisi ben
biraz Nişantaşı’nın yerli halkı hakkında bilinmeyenleri anlatayım da
uzaylı yaratıklar muamelesi görmekten kurtulsunlar zavallılar.
Nişantaşı'nda
oturanlar nasıl insanlardır?
Nişantaşı'nda
oturan kişilerin çoğunun öyle lüks arabaları cipleri, Porscheleri falan yoktur.
Çünkü hem bu semtte oturup jeep kullanmanın görgüsüzlük olduğunu düşünürler hem
de her yere yürüyerek gittikleri ve semtte de ciddi bir park yeri sorunu olduğu
için genellikle araba almayı gereksiz bulurlar.
Paralarının hesabını gayet iyi bilirler ve onların pahalı ucuz kavramları daha çok bu semtteki yerlerle sınırlıdır.
Paralarının hesabını gayet iyi bilirler ve onların pahalı ucuz kavramları daha çok bu semtteki yerlerle sınırlıdır.
Yani Nişantaşı hudutları içinde yemek, kahve, çay nerede ucuz nerede pahalı gayet iyi bilirler. Kendi kriterlerini dikkate alarak devamlı takıldıkları yerler vardır ve bunlar genelde Nişantaşı'na dışarıdan gezmeye ve alışverişe gelmiş insanlarla aynı değildir.
Çoğu Nişantaşılı
birisi tarafından davet edilmediği, mecbur kalmadığı sürece hani şu Avrupa
Yakası'nda adeta bir semt klasiği olarak gösterilen Beymen Brasseri'de oturup
yemek yemez.
Hatta sağından solundan arabalar geçerken, toz toprak yemeğinin üzerine yağıp kornalar zırıl zırıl çalarken insanların ne akla hizmet o masalarda zevkle yemek yediklerine şaşırıp kalırlar.
Ha görmek ve görülmek, paparazzilere yakalanmak için mi diyeceksiniz?
Hatta sağından solundan arabalar geçerken, toz toprak yemeğinin üzerine yağıp kornalar zırıl zırıl çalarken insanların ne akla hizmet o masalarda zevkle yemek yediklerine şaşırıp kalırlar.
Ha görmek ve görülmek, paparazzilere yakalanmak için mi diyeceksiniz?
Nişantaşı ahalisi zaten her gün her dakika birbirlerini gördüklerinden böyle bir kaygıları yoktur. Hatta görülmemeyi tercih ederler.
Paparazzileri ve
onlara yakalananları gördüklerinde, insanlar ellerinde
alışveriş paketleri ile görülmeye, bu kadar hevesliyseler hadi heveslerini
alsınlar bakalım da niye burada ve bu semtte diye düşünür, istemedikleri
bir tiyatro sahnesiyle karşılaşmış gibi hızlıca yürüyüp giderler.
Çünkü sokaklarda
gördüğünüz kokoş kadınlar genellikle Nişantaşılı olmayıp, başka semtlerden
alışverişe veya arkadaşlarıyla görüşmeye,görülmeye gelmiş kişilerdir. Tabi ki
Nişantaşı'nda oturanlar süslenip püslenmiyor demek değildir bu ama biz buna
daha çok bakımlı olmak demeyi tercih ederiz.
Hiçbir Nişantaşılı kadın çok özel bir neden olmadıkça dükkan dükkan gezip giyim alışverişine falan çıkmaz.
Hiçbir Nişantaşılı kadın çok özel bir neden olmadıkça dükkan dükkan gezip giyim alışverişine falan çıkmaz.
Çünkü onlar
modayı ve değişen vitrinleri zaten günlük yaşam koşuşturmaları içinde
dükkanların önünden geçerken görür, ancak gözlerine ilişen bir şey olursa
içeriye girer bakarlar.
Nişantaşı'nda her on metrekareye bir kuaför salonu düşmektedir ki, bunların nasıl iş yaptığına en çok da semt ahalisi şaşar kalır.
Nişantaşı'nda her on metrekareye bir kuaför salonu düşmektedir ki, bunların nasıl iş yaptığına en çok da semt ahalisi şaşar kalır.
Çoğu semt sakini
manikür pedikür haricinde, her dakika fön çektirmek için kuaföre gitmeyi ve
uzun uzun o koltuklarda oturmayı saçma bulur.
Hanımlar genelde seçkin saç bakım ürünlerini kullanır ama bunu süsten ziyade bir sağlıklı yaşam programı içinde görürler.
Hanımlar genelde seçkin saç bakım ürünlerini kullanır ama bunu süsten ziyade bir sağlıklı yaşam programı içinde görürler.
Bu yüzden sokak
aralarında yürürken kuaför dükkanlarının içine baktığınızda elemanların
ya elindeki telefonda oyun oynadığını ya da her birinin bir koltukta
gazete okuduğunu görürsünüz.
Her nasılsa burada işe başlayan her kuför dükkanı bir süre sonra sanki doğurur. Bir dükkanda yetişen, eli biraz fön tutmayı öğrenen çıraklar hemen kendilerinin de tez zamanda patron olmaları gerektiğine karar verirler ve üçü beşi bir araya gelip 4 metre ilerde yeni bir kuaför dükkanı açarlar.
Bu yüzden eski semt sakinleri hangi kuaför dükkanına giderlerse gitsinler, orada muhakkak onları çok eskilerden tanıyan en ez bir elemanla karşılaşırlar.
Her nasılsa burada işe başlayan her kuför dükkanı bir süre sonra sanki doğurur. Bir dükkanda yetişen, eli biraz fön tutmayı öğrenen çıraklar hemen kendilerinin de tez zamanda patron olmaları gerektiğine karar verirler ve üçü beşi bir araya gelip 4 metre ilerde yeni bir kuaför dükkanı açarlar.
Bu yüzden eski semt sakinleri hangi kuaför dükkanına giderlerse gitsinler, orada muhakkak onları çok eskilerden tanıyan en ez bir elemanla karşılaşırlar.
Semtin bekarlarının evinde pek fazla yemek pişmez.
Bu yüzden yolda birbirini gören yakın arkadaşların, "Aç mısın?" sorusunun ardından en yakın kafeye oturup birer bardak bir şey içmeleri veya bir salata yemeleri alışılagelmiş şeylerdendir.
Bu yüzden bekar kesim genelde anne yemeğine hasret yaşamaktadır;-))
Bir ahbaplarının
evine davet edildiklerinde menüde dolma, karnıyarık gibi yemekleri görünce
muhteşem bir ziyafete konmuş modunda yaşayan kesime güzel bir örnek
teşkil ederler.
Mesela birkaç sene önce Akkavak Sokak'taki Kantin’in alt katında "açık büfe take away" bölümü açıldığında, ilk günler orada çalışan hanıma muhteşem iş yapacaklarını söylediğimde "umarım" demişti.
Bir ay sonra akşam üzeri gittiğimde kadıncağız servis yapmaktan tuvalete gitmeye vakit bulamaz haldeydi. Sağlıklı lezzetli yemek peşindeki tüm ahçılıktan uzak bekarlar ve tembel ev hanımları akşam yemeği paketleri için kuyruktaydılar.
Mesela birkaç sene önce Akkavak Sokak'taki Kantin’in alt katında "açık büfe take away" bölümü açıldığında, ilk günler orada çalışan hanıma muhteşem iş yapacaklarını söylediğimde "umarım" demişti.
Bir ay sonra akşam üzeri gittiğimde kadıncağız servis yapmaktan tuvalete gitmeye vakit bulamaz haldeydi. Sağlıklı lezzetli yemek peşindeki tüm ahçılıktan uzak bekarlar ve tembel ev hanımları akşam yemeği paketleri için kuyruktaydılar.
Genelde
Nişantaşı’nda sosyal hayat yolda, markette, kitapçıda, dükkanda karşılaşmalarla
sürer gider ve bu yüzden kimse kimsenin evine oturmaya gitmez. Akıp giden
hayatın ve günlük koşuşturmaların arasına sıkışmış bu ayak üstü sohbetlerle
herkes diğerinin hayatındaki değişiklikleri öğrenir. Çünkü o on dakikada
karşılıklı haberlerle hayat güncellemeleri yapılır ve belki de bu
yüzden dostluklar yıllarca sürer.
Zaten semt
sakinlerinin takıldığı yerler bellidir ve herkes birbiri ile göz aşinasıdır.
Aşk Kafe eski yeni herkes için gözdedir.
Semtin butik kitapçısı Reasürans Pasajı'nın altındaki Patika Kitap Evi'dir. Sahibi Müslüm gelen herkesi tanır, tanımadıkları ile de tanışır ve size kendinizi özel hisettirir.
Oradan alış veriş ederken, DR'de kasanın arkasında duran kızın algıladığı gibi herhangi biri olmadığınızı bilirsiniz.
Yıllarca o semtte oturan bir Nişantaşlı olmanın en çok tadını çıkaracağınız yer o kitapçıdır. İstediğiniz gibi oturur, kitap karıştırır, işiniz uzunsa çayınızı içer, kasada da kötü muamele görmeyeceğinizi, bile bile kredi kartınıza kaç taksit yapılacağını sorabilirsiniz.
Nişantaşı
sakinleri cumartesi geceleri ev davetleri harici sokaklara çıkmayı sevmez,
sinemayı veya konser gibi etkinlikleri tercih ederler.
Günlüklerimiz devam edecek...
http://www.facebook.com/selinmelekaktanartplus
(Selin Melek Aktan'ın bu yazısı 29 Ekim 2012 tarihinde Nishtime'de yayınlanmıştır.)
(Selin Melek Aktan'ın bu yazısı 29 Ekim 2012 tarihinde Nishtime'de yayınlanmıştır.)