|
|
Bu yazı 13 Şuıbat
2010, Cumartesi 11:32:30 eklenmiştir.
|
|
Yazar : Selin Melek
Aktan
Sanat dünyasına dışarıdan bakan pek çok kişiden sık sık şu yorumu duyarız. ’’Sanatçıların egoları yüksektir.’’ Tarih : 18.12.2009 - 15:11:12
|
Kasım ayında Eskişehir Osmangazi Tıp Fakültesinde yürüttüğümüz doktorlar ve sanat projemizde,masaya
yatırılan konulardan biri de buydu.
Benim tezim genel görüşün tam tersidir.
Sanatçıların egoları yüksek değildir.
Onların egoları hassas,kırılgan ve
çok zayıftır.
Ama sanatçılar zaman zaman
isyanlarını yüksek sesle dile getirmek durumunda kalırlar ki,bu da onları
egoları yüksekmiş gibi gösterir.
Sanatçı kimdir?Sanatçı içinde
önlenemez bir yaratma enerjisi duyan ve varlık sebebi buna bağlı olan
bir insandır.
Sanatçı yaptığı işi meslek olarak seçmez.Zamanla üretim yaptığı alan onun
meslek hanesinde ressam,heykeltraş ,seramikçi yazılmasına sebep olur.
Oysa bu yola girmek daha baştan uzun,dikenli ve aşılması güç engellerle
dolu bir hayat serüvenini göze almak demektir.
Sanatçılar para kazanmak için
yaratmazlar.
İçlerindeki yaratma arzusuna gem vuramadıkları için
tablolar heykeller yaparlar.
Yeni eserler yaratabilmek amacıyla gereken parayı temin edebilmek zorunda
olduklarından ürettiklerini satarlar.
Bir sanatçının en temel içgüdüsü,yaratma arzusudur.
Ve bazen kendilerine bu imkanı verecek parayı temin edebilmek
için,başka meslekler yapmak zorunda
kalırlar.
Pek çok güzel sanatlar öğrencisi bir nebze olsun güvence gerekçesiyle akademik kariyere girer ve bu seferde
akademik ortamın sıkıntılarıyla baş etmek zorunda kalırlar.
Sanatçı yaptığı esere ruhunu,hayatının
bir parçasını koyar. Eseri
sergilemek demek ,her türlü eleştiriye açık olmayı göze alabilmek demektir.
Her sanatçı dünyada ne kadar insan varsa o kadar da farklı beğeni olacağını
bilir.Ama bir sanatçıyı eserlerinin beğenilip beğenilmemesinden daha çok ne
üzer biliyor musunuz?
Uçak bileti alırken veya marketten alışveriş ederken pazarlık etmeyi
akıllarından bile geçirmeyen insanların,bir sanat eseri söz konusu olunca buna
kendilerinde son derece büyük bir hak görmeleri..
En kötüsü de eşinizin dostunuzun size doğum günümde bana bir resim hediye etsene falan demeleridir.Bir
sanatçıya bundan daha büyük bir hakaret olabilir mi?
Eğer eserini çok beğendiğiniz bir
arkadaşınız varsa,lütfen asla böyle bir kabalık yapmayın.En fazla
söyleyeceğiniz şey,bu resmi çok sevdim.Benim olmasını çok istiyorum.Ama şu anda
bunu ücret olarak karşılamakta zorlanacağım,bana bir ödeme kolaylığı yapmanı
da talep
edemiyorum.demenizdir.Sanatçılar duygusal insanlardır.Gerçekten ticari
nedenlerle değil ama duygusal nedenlerle o esere bağlandığınızı hissederlerse
zaten siz bir şey talep etmeden yardımcı olurlar.
Ama bunu en tabi hak gibi istenmesi hakikaten ressamı veya heykeltıraşı
kıran bir davranıştır.
.Zaten hayatı boyunca çeşitli mücadelelerden geçmiş olan sanatçı işte o
noktada patlayıp ters bir söz söyleyebilir ve bu da etraftakiler tarafından
egosal bir davranış olarak algılanır.
Geçtiğimiz hafta sona eren 2009 İstanbul Art Contemporary fuarında
geçirdiğim 4 gün benim için çok eğlenceliydi.Yoğun çalışma
tempom yüzünden görüşemediğim pek çok arkadaşımla buluşma fırsatı buldum.
Tuğrul Selçuk yıllar önce Apel sanat galerisinde hayat ağaçları adını verdiği
sergide ilk kez ağaç figürleriyle tanıdığım ve hayranlık duyduğum bir heykel
sanatçısı.
Geçtiğimiz yıl bu çok beğendiğim usta ile aynı sergi grubu içinde yer alma
şansım oldu.
Emeği ve sanatı ile kendini ispatlamış bir heykeltraş olarak Tuğrul Selçuk’un
kendinden genç ve bu işe yeni başlayanlarla aynı sergide yer alması onun inceliği
ve zarafetidir.
Kendisiyle Art Contemporary’nin son günü karşılaştığımızda biraz geçmiş
günlerden söz etme fırsatı bulduk.
Bana 30 yıl önce cereyan eden bir olayı anlattı.Mesleğe ilk başladığı
yıllarda o sıralar çok popüler olan bir deri firmasının show roomunda elleri kolları paketlerle dolu
bir hanımla karşılaşıyor.Aynı yerde kendisinin de sergisi var.Bir taş
heykelinin fiyatı 5000 lira.Ama askıdaki deri bir yeleğin fiyatı da aynı. Beğendiği yeleği nasıl alacağını düşünürken
kolları paketlerle dolu hanım geliyor ve heykelin fiyatını soruyor.
5000 lira olduğunu duyunca, şu kadarcık şey mi? diyor.
Tuğrul hocamın cevabı, hanımefendi o parayla sizin elinizdeki o yeleği bile
alamıyorum oluyor.
Tuğrul Selçuk bugün eserleri pek çok ünlü koleksiyona ve müzelere girmiş,
değerli bir heykeltıraşımız.
Bu cevap karşısında herhalde hanımın yorumu sanatçı egosunun yüksekliği
üzerine olmuştur.
Oysa ben biliyorum ki,bu cevap patlama noktasına gelmiş bir değerli
bir sanatçının kibar kalabilme
savaşından galip çıkmasıdır.
Şimdi o bayana ve onun gibi düşünenlere sormak istiyorum.
Nerede o aldığınız yelek? Muhtemelen çöpte veya parçası bile kalmadı.
Oysa ki, heykeli almış olsaydınız hem
paranız çöpe gitmemiş olacaktı,hem de güzel bir esere bakarak ruhunuzu
dinlendirecektiniz.Hesap bu kadar basit işte.,
Tuğrul Selçuğun cep sanat galerisinde yer alan çok özel çalışmalarından biri..
Tuğrul Selçuk’un en önemli ve benim de en çok beğendiğim eserlerinden
birisi Kutsal Kitap adını
taşıyor.İskemle de,kitapta da dikenli tel şeklinde yapılmış.
Aşağıdakiler onun geçmiş
günlerde Arte galeride yer alan yarısı heykel sergisinden örnekler.
Geçenlerde 1978 yılında bir koleksiyonerin elindeki
Burhan Doğançay tablosu trilyon
liralara bir başka sanat tutkunu tarafından satın alındı.
Para sanatçıya gitmedi.Ama olsun,koleksiyonere de helal olsun .
Aranızda o tarihlerde ev alan var
mı?
Varsa o ev bugün trilyon lira ediyor
mu?Etmiyor.
Ama bir tablo ediyor.
1999 yılında 2oo2 den itibaren hayatımızı etkileyecek mega trendler diye bir kitap okumuştum.İçinde
yaşadığımız şu yıllarda değer kazanacak ve popüler olacak mesleklerin
yaratıcılıkla ilgili işler olacağını yazıyordu.
Yani sözün kısası 1000 dolara Luis Vuitton,5000 dolara Hermes çanta alan
ablalar,
hadi konuşturun klasınızı ve seri üretilmiş, bir süre sonra bıkacağınız
çantalar yerine gidin sanat eserlerine yatırın paranızı.
Kimse dolabınızda ne çanta var diye bakmaz,ama evinizin duvarında ne asılı
bakar.
Kültür ,hazmetmişlik buradan başlar çünkü..
Gerçek bir sanat eseri sahibi olmak bir ayrıcalıktır.
Ve lütfen arkadaşlar eser alırken biraz saygı gösterip,
‘’Ne var bunda,ben de yaparım
bunu ’’ falan gibi abuk sabuk şeyler
söylemeyin.O zaman satın almayın,gidin evinizde oturup yapın.
(Ressamcılık oynayan eski bir cumhurbaşkanımız soyut bir tablo için bunu
söylemişti de oradan aklıma geldi)
Altında Ferrari’yle gezerek kız
tavlamaya çalışan genç delikanlılar..Unutmayın
gerçek değerler ve kalite
ayrıntılarda gizlidir
Kim bilir bugün bir aylık giderinizle alacağınız bir sanat eseri, bir gün
size gazetelerde adınızı baş köşeye yazdıracak
trilyonluk bir satış olarak geri
dönebilir.
Benden söylemesi ve hatırlatması.Devir yatırım devri ..
Ve asla unutmayın pazardan domates almıyorsunuz.Sanatçıya gidip eserin yarı
fiyatını vermek falan gibi ağzınıza biber sürdürecek davranışlarda
bulunmayın.Çok ayıp çok)))El üstünde tutun bizi..
Bizim egolarımız yüksek falan değil.Sadece bu çileli yola devam edebilmek
ve size güzel eserler verebilmek için
biraz sevilmek ve iadeyi itibar istiyoruz..Hak etmiyor muyuz sizce?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder