Selin Melek AKTAN
13 Aralık 2010 Pazartesi , 09:43 tarihinde yazdı.
Etrafım
çocuklarından şikayet eden anne ve babalarla ile dolu..
Hepsinin derdi
aynı..
Çocuklarımız
çalışmıyor,sorumluluk duyguları az, ne olacak bunların hali vs..
Peki
gençlerimiz sorumluluk duygusuna sahip değilse bunun sorumlusu kim sizce?
Çocuklarımıza
herşeyi verdiğimizi düşünüyor, bir dediklerini iki etmiyor ,karşılığını
alamayınca da ‘’nerede yanlış yaptık ?’’diye kendimize sorup duruyoruz.
Sanıyorum
tüm anne babaların düştüğü yanlış şu;
Kendi
gençliklerinde özlemini çektikleri veya sahip olamadıkları şeyleri çocuklarına
vererek bir anlamda
kendilerini
tatmin etmek..
Ben giyemedim,o
giysin, ben gidemedim o gitsin,ben alamadım o alsın)))) demek
ne kadar doğru?
Pek çok anne
baba maddi bir takım şeyler vererek çocuklarına olan sorumluluklarını
yerine getirdiklerini düşünüyor ve onların ne mutsuzluklarına ne de
sorumsuzluklarına bir anlam veremiyor.
Oysaki o
verdiklerimiz bizim özlemlerimizdi..
Bu çocuklar
zaten yokluk nedir bilmedikleri bir dünyaya doğdular.
Doğal olarak
sahip oldukları şeylerin anne ve babaları için ne demek olduğunun
farkında bile değiller.
Onlar bir
blujean almak için aylarca beklemenin ne demek olduğunu bilmiyorlar.
Markaların
çepeçevre etrafımızı sarmadığı milattan önceki dönemlerde cebinde parası olan
ailelerin çocukları bile , spor bir ayakkabı,bir blujean pantolon sahibi
olmak için ya Amerikan pazarlarını gezmek veya istediği markayı yurt dışına
giden bir yakınına ısmarlamak zorundaydılar.
Bence hepimiz
‘’Çocuklarımıza olan sevgimizi göstermenin tek yolu onlara istediklerini almak
mı ?’’diye kendimize sormalıyız.
Ya istedikleri
şeyler başkaysa?
Belki de onlar
sadece sevgi,ilgi şevkat ,onay görmek istiyorlar,ama biz maddi
şeyler vererek bunları yaptığımızı sanıyoruz.
Para kazanmanın
bu kadar zor olduğu bir dönemde, çocuklara gençlere istediklerini almak için
inanılmaz bir özveriyle çalıştığınızı bizler biiiyoruz.
Ama ne yazık ki
çocuklar bunu bilmiyorlar.
Dünyanın pek
çok ülkesinde aileler maddi olanakları ne olursa olsun, sorumluluk almayı
öğrenebilmeleri , para kazanmanın zorluklarını anlayabilmeleri için
boş vakitlerinde çocuklarını
çalıştırıyorlar.
Bu işler
sabahları komşunun sütünü, gazetesini kapısına bırakmaktan ,çocuk bakıcılığına,
kar yağdığında kapıların önünü süpürmekten,yaşlı insanlar için ufak tefek
alışverişler yapmaya kadar uzanan ,çocuğa veya gence küçük cep harçlıkları
kazandıran değişik kategoride işler olabiliyor.
Dolayısı ile
çocuk cep telefonu istediği zaman aile;
‘’Yarısını
ben veriyorum’’,üstünü sen hafta sonları çalıştığın paralardan
biriktirerek al ‘’diyebiliyor.
Böylece çocuk
ta o cep telefonunu,içinde kendi emeği de olduğu için, kıymetini bilerek
kullanıyor..
Amerika’da
gençler yaz tatillerinde bir kafeteryada garsonluk yaparak,ya da küçük
çocuklara ders vererek kış dönemi için okul paralarını
kazanabiliyorlar.
NewYork’un en
önemli avukatlarından biri bana, ailesinin durumu iyi olduğu halde,
üniversiteyi kendi harçlığını kazanarak okuduğunu gururla anlatmıştı.
Yine
şimdlerde , çok büyük projelere imza atan çevre mühendisi
Belçikalı bir arkadaşım, 14 yaşından sonra ailesinden hiç harçlık
almadığını , okul sonrası zamanlarda bir İtalyan lokantasında çalışarak
üniversite parasını biriktirdiğini söylemişti.
İngilterede,
yanında kaldığım ailenin liseye giden kızı,hafta da iki üç gece ,sinemaya
tiyatroya giden komşuların küçük çocuklarına bakarak harçlığını
çıkarıyordu.Zaten ufaklıklar erkenden uyuduğu için,tek yaptığı anne babaları
dışarıdayken çocuklarla aynı evde olmak ve salonda masanın başına geçip
dersini yapmaktı.
walkmanini
Hollandalı bir
arkadaşım da,küçükken ilk walkmenini komşularının bahçesindeki otları
ayıklayarak kazandığı paralarla aldığını anlatmıştı.
Türk milleti
olarak çocuklarımızı böyle ufak tefek işlere koşturmayı kendimize
yakıştıramıyoruz.Sonra da ne olacak bunların hali diye dövünüp duruyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder