14 Kasım 2012 Çarşamba

Yolculuk Terapisi ve Zanzibar

logo

selin

Selin Melek AKTAN 

25 Aralık 2011 Pazar , 16:34 tarihinde yazdı.

Zenginlik mutluluk getirir mi?
Genel kanı ne kadar zengin ne kadar başarılı vs. olursak o kadar mutlu olacağımız yönünde..
Tabi ki kimse aç açık kalmasın ama bana bazen  hayat ne kadar basitleşirse sadeleşirse o kadar güzelleşiyor gibi geliyor.
Geçtiğimiz aylarda rüzgar beni Afrika’nın ortasında unutulmuş bir ülkeye Tanzanya’ya, oradan da Tanzanya’nın Zanzibar adasına attı.
Bazı ülkeler beni hayatın neşesi, mutluluk gibi konularda kendimi sorgulamaya itmiştir. Yıllar önce Hindistan’a gittiğimde gördüğüm fakir ve mutlu insanlar beni çok şaşırtmıştı. Zanzibar da yokluğun ille de mutsuzluk olmadığını, mutluluk dediğimiz şeyin kendi ürettiğimiz bir şey olduğunu  düşündürttü bana.
Atatürk havaalanında bizi Nairobi’ye götürecek uçağı beklerken ilginç bir yolcu profili çizdiğimizi gördüm.
Araplar, Avrupalılar, bizim gibi seyyah kılıklı Türkler, safariye gidenler, bir de turbanlı yerlere kadar mantolu hanımlarla, onların beyleri sıra sıra dizilmiş son güvenlik kontrölünden geçiyoruz.
Sonradan öğrendim ki; Fethullah Gülen’in oralarda açmış olduğu okullar nedeniyle Afrika’ya giden uçaklarda  her zaman  turbanlı hanımlara ve eşlerine rastlamak mümkünmüş. Hatta bir rivayete göre THY’nin Tanzanya ve Nairobi seferlerine başlamasının nedeni de bu okullarmış.
Bu arada yine Fethullah Gülen’in açmış olduğu okullar nedeniyle buralarda Türklere çok itibar edildiğini söylemek zorundayım. Bizim için çocuğunu Robert Koleji’nde okutmak nasıl bir prestij meselesi ise, bir Afrikalı içinde evladını bir Türk Koleji’ne göndermek aynı şey...
Tanzanya’nın baş şehri Darussalem’den minicik uçaklarla Hint Okyanusu’nun Afrika kıyılarında yer alan Zanzibar adasına uçtuk.
 

Ve ben ilk günden Zanzibar’a aşık oldum. Ne buldunuz oralarda diyeceksiniz?
İnsanlarını, doğasını, sanatını, renklerini, yemeklerini, her biri bir heykel güzelliğindeki kadınlarını kısacası her şeyini sevdim bu ülkenin.
Zanzibar çoğunluğun müslüman olduğu bir ülke.
Hint ve Arap kültürünün etkilediği kendilerine özgü bir havaları var.
Aynı etkiyi yemeklerinde de görüyorsunuz.
Samimi söylüyorum dünyanın en ucuz ve en lezzetli deniz mahsüllerini burada yedim. Ve yediğimiz her tür yemek inanılmaz lezzetliydi. Baharatların kıvamı tam ağız tadımıza göreydi.
Adanın en güzel taraflarından biri de  aynı enlem üzerinde  yer alan Tayland ve benzeri   ülkelerde yer alan  seks turizminin olmaması.
Bankong, Phuket gibi yerlerde asansöre bindiğimde 12 yaşındaki bir kız çocuğu ile torun torba sahibi şişko bir Amerikalı turisti el ele dudak dudağa görmekten hep rahatsız olmuşumdur.
Dolayısı ile Afrika’nın bu unutulmuş bölgesindeki turist kalitesi çok güzel.. Gerçekten seyyah ruhlu veya safari meraklısı tabiat aşığı gezginlerin ziyaret ettiği bir ülke burası.


Tabi ki çok fakirler ama görünen o ki bu onların neşe içinde hayata sarılmalarına engel olmamış.
Evler tek katlı adeta gecekondu kıvamında. 2 katlı bina yok gibi.
Ve o tek katlı minicik evlerde inanılmaz süslü kadınlar yaşıyor. Aynı hint kadınları gibi rengarenk giysilere bürünmüş kadınların çoğunun başları örtülü. Ama o kadar güzel bir yüzleri var ve  küpelerinden bileziklerine, yerlere kadar uzanan payetli pullu elbiselerinden ayakkabılarına kadar   o kadar uyumlu bir giyim şekilleri var ki, onları bir  tablo gibi seyretmeye doyamıyorsunuz. O küçücük evlerde bu süsleri saklayacak yerleri bile olduğuna emin değilim.

Ama bu onların var olan en güzel tek elbiselerini giyip çoluk çocuk sokağa çıkarak diğer ailelerle sosyalleşmelerine engel olmuyor. Gördüğümüz herkes ya kapı önlerinde ya da sokaklardaydı. Sanki ev sadece uyumak için kullanılıyor gibiydi.
Kaldığımız Langhi Langi otele vardığımızda otelin taraçasının merdivenlerinin denizin içine girdiğini gördük.
Yani kumsal falan yoktu. Restoranın tahta merdivenlerin inince kendinizi denizde buluyorsunuz.
Ama o da ne iki saat içinde tüm manzara değişmişti.
Biraz önce deniz olan yerde şimdi gözümüzün alabildiğine uçsuz bucaksız kumsallar uzanıyordu.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi bu kıyılarda kuvvetli bir med-cezir var ve deniz çekildiği zaman eski tahta balıkçı teknelerinin hepsi kumların üzerinde kalıyor.
O kumların üzerindeki yıkık dökük teknelerin görüntüsü insana Afrika’nın yalnızlığını ve mahzunluğunu düşündürüyor insana.
Henüz pek çok iş kolunun açık olduğu bu ülke turizimcilerin sanayicilerin ağzını sulandırıyor.
Şimdilik herkes kendi yiyeceğini kendi yetiştiriyor. Ortalarda süpermarket alışveriş merkezi gibi şeyler görünmüyor. Ama bir gün bütün bunlar geldiğinde halk bu kadar mutlu olabilecek mi onu bilmiyorum.
Bir zamanlar biz de tarım ve hayvancılık ülkesi değil miydik?
“Dışarıdan bu kadar çok şey ithal ettik de ne oldu? Daha mı mutlu olduk?” diye düşünüyor insan. Yerli malı haftası hala kutlanıyor mu? Ne zaman bizden olanları iteledik, yurt dışından gelen her şeye tapınmaya başladık, sorgulamadan edemiyorum.
Eminim Zanzibar halkı böyle düşünmüyordur, ama ben onların hep böyle kalmalarını tercih ederim.
Eğer farklı bir dünya keşfetmek, bozulmamış, henüz kanına hırs bulaşmamış insanların olduğu bir ülke görmek istiyorsanız, Zanzibar sizi bekliyor.
Zanzibar’a ait görüntüleri aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz;

Hiç yorum yok: